Sacit Aslan Yazdı; Değerli Barış kardeşim Can Tanrıyar olayına bir de bu gözle bak…
Sacit Aslan Yazdı; Değerli Barış kardeşim Can Tanrıyar olayına bir de bu gözle bak…
Sacit Aslan: "Değerli Barış kardeşim ‘Can Tanrıyar olayını’ bir de yıllarını magazine vermiş benden dinle!"
Haber Giriş Tarihi: 19.10.2023 14:42
Haber Güncellenme Tarihi: 19.10.2023 14:49
Kaynak:
Haber Merkezi
istanbulnews.com.tr
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim bizler hukukun üstünde değiliz. Dilimizin döndüğünce yazıp çiziyor ve yine dilimizin döndüğünce de ekranlarda görüşlerimizi dobra dobra söylüyoruz. Evet sık sık eleştirsek de hukukun üstünlüğüne olan inancımızı da hiç mi hiç yitirmiyoruz. Bunu neden söylediğimi aşağıdaki satırlarda detaylandıracağım… Az sabır…
Yıllardır medya dünyasının içinde olan bir kişiyim. Özellikle de magazin camiasını bazılarından bir ‘tık’ da olsa daha iyi bilirim. Bu dünyada 'hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir.' Toz pembe hayatlar yaşanıyor gibi görünse de işin aslı hiç de öyle değil… Ayak oyunları, karanlık ilişkiler, mafya ne ararsanız var… Bu dünyanın karanlık yüzü o kadar büyük ki balçıkla da sıvanmaz.
Ve bu dünyanın bir de karanlık tipleri var ki, onlardan birinin adı Can Tanrıyar…
Yıllarca birçok ismin ekmeğine kan doğramış bu kişi bir süredir cezaevinde ve bir süre sonra hâkim karşısına çıkacak… O anlatacak, hâkim dinleyecek ve adalet somut deliller ışığında yerini bulacak! Çünkü orda ‘magazine, dedikoduya ve iftiraya yer yok!’
Kendisi sağda solda masum olduğunu yazdırıp, çizdirsin… Cumhuriyet yazarı Barış kardeşim belli ki dava dosyasına hâkim değil. Ama ben dahil herkes onun haberciliğine kefiliz. Belli ki eksik bilgilendirilmiş… Ben de naçizane ona birkaç bilgilendirici bilgi aktarayım isterim… Öncelikle, Can Tanrıyar figüründen siyasi bir mağdur çıkmaz ama gelin görün ki o arkasında çok mağdur bırakmıştır!
Petek Dinçöz’ü ve kanser olduğu için terk ettiği rahmetli eşi Şafak’ı bu mağdurlar listesinin en başına sabitledikten sonra devam edeyim…
Daha önce de birkaç kez dile getirdiğim örneklerden başlıklar vereyim…
Turgay Ciner ve Türker İnanoğlu: ‘Değerli iş insanları hakkında şu sıralar kapalı olan malum TV’sinde iftiralarla dolu dizi yaptı. Gerekçesi ise Can Efendiye Show TV’de iş yaptırılmaması! Bu dizi daha sonra yayından kaldırıldı!
Enver Yücel- Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mütevelli Heyeti Başkanı: ‘Siyasete yön veriyormuş ve hedefinde de Uçankuş’u ele geçirmek varmış! Belgesi de aşağıda… Yerseniz…’
Ve Sabancı Ailesi- Suzan Sabancı: ‘İçine düştüğü borç sarmalından kurtulmak için Suzan Sabancı’ya ulaşmak ister ama randevu bile alamaz Can Efendi! Vay sen misin bana randevu vermeyen. O zaman gelsin manşetler…’
Yüzden fazla ‘tehdit ve şantaj’ davası olan bu zat-ı muhteremin sanat ve magazin dünyasında ekmeğine kan doğradığı, ruhsal cinayetler işlemedi bir dönemi olmadı.
Yeşim Salkım’ından tutun da Seren Serengil’ine o kadar çok vaka var ki, say say bitmez.
Ama değerli Barış kardeşim vaktin olur ise beni ara bak ben sana daha özel neler anlatacağım… Dünya ve siyaset gündemi yoğun… Beni aramaya fırsatın olamayabilir anlarım! Hatta yoldan geçen bir magazin muhabirini görürsen çevir sor benim kadar olmasa da sana bu zatın yaptıklarını anlatsın!
Bendeniz bu zat-ı muhteremin gerçek yüzünü korkmadan cesurca ve belgeleri ile dile getirmiş birisiyim.
Yazdıklarım hala bu sitede duruyor… Varsın bu zat bana ‘şunun adamı bunun adamı’ desin. Herkes onu da beni de çok iyi biliyor.
Ben yıllardır elinde bulundurduğu medya organlarında 'kin nefret, yalan, dolan ve iftira' kusan bu kişinin nasıl kirli ilişkiler içinde olduğunu iyi bilen birisiyim ve korkmadan da yazdım, söyledim. Ve söylemeye de devam edeceğim. ‘Temiz toplum, temiz medya ve temiz magazin…’ diyorum!
Evet, geçtiğimiz hafta BirGün gazetesinin değerli yazarı Timur Soykan gündeme bomba gibi düşen bir yazı kaleme aldı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Baş Savcısı İsmail Uçar'ın yazdığı dilekçesini köşesine taşıdı. Yazıya kısa sürede erişim engeli geldi ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Başsavcı Uçar'ın, HSK'ye yazdığı 'İstanbul Anadolu Adliyesi'ndeki rüşvet çarkı' dilekçesiyle ilgili soruşturmanın başlatıldığını “Somut delillerle ortaya konulan ve suç teşkil eden hiçbir iş ve eylem karşılıksız kalmayacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.” diyerek HSK'nın müfettiş görevlendirdiğini açıkladı.
Bundan sonra olacakları ve alınacak kararları tüm kamuoyu olarak bizlerde merak içinde bekliyor olacağız…
Yalnız bu dilekçedeki vahim iddialar içinde takdir edersiniz ki, benim dikkatimi çeken Can Tanrıyarismiydi.
Neden mi?
Çünkü, Tanrıyar ailesi belli ki, bu savcımıza ulaşmış ve konuları çarpıtarak sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi mağdur edebiyatı yaparak anlatmış! Değerli savcımıza ulaşıp ulaşamadıkları konusu benim varsayımım.
Magazinci Can Tanrıyar’ın Marmara Cezaevi’ne giden süreci hepimizin malumu…
Hatırlayalım kısaca…
Gazeteci Serdar Akinan, YouTube'da yayınladığı videolarla gündem olan Muhammed Yakut'u yayına almış arkasından da kızılca kıyamet kopmuştu. Akinan daha sonra Yakut’u yayına almakla hata ettiğini ve kafasındaki soru işaretlerini sıralamıştı. Bu soru işaretleri arasında Yakut ile Tanrıyar ilişkisine anlam veremediğini söylemişti.
Akinan, Muhammed Yakut'un arkasındaki ismin magazinci Can Tanrıyar olduğunu öne sürmüş ve Yakut ile Tanrıyar’ın FOX TV Haber Merkezinde yaptıkları toplantıya dikkat çekmişti.
Serdar Akinan gözaltına aldıktan sonra yaptığı Youtube'daki yayınında ise özetle şu iddialarda bulunmuştu:
"Ben gözaltından çıktıktan sonra gazeteci arkadaşlarımla oturdum konuştum. Ve dikkat ediyorum ortalığa birtakım bilgiler saçılmaya başladı. Bunlardan en ilginci Muhammed Yakut'un ilişkileri. Şimdi hatırlar mısınız benim yayında bir kelime kullandı, bir ifade kullandı. Dedi ki; "Bunu bu arada ben konuşmadım. Ben dedi Can Tanrıyar ile beraber, Can Tanrıyar bir gazeteci bu arada biliyorsunuz. Uçankuş diye bir sitesi var. Ben Can Tanrıyar ile beraber Doğan Şentürk'e yani FOX Haberin Genel Yayın Yönetmenine gittim. Bu videolarda anlattığım her şeyi onlara anlattım Can Tanrıyar ile beraber. Orada ben uyanamadım işi. Eeee ve bunlar yayınlamadı. Bunu yayında söyledi hatırlarsanız. Okey, o anda ben keşke bunun üzerine bir soru sorabilseydim. Diyorum ya soracağım çok şey var aslında, ama ortaya da çıktı"
Ve Serdar Akinan, yayınladığı videodan sonra Can Tanrıyar ve eşi Tamar Oner Tanrıyar'ın kendisini arayarak "hakaret ve küfrettiğini" de öne sürüyordu… Hatta Tamar Oner Tanrıyar kendi instagram sayfasında hiç utanıp sıkılmadan bu çirkin söylemlerini yayınlamaktan da bir beis görmüyordu… Bir süre sonra birileri uyarmış olacak ki bu paylaşımlarını kaldırma gereği duydu…
Ve bizler Can Tanrıyar’ın, şimdilerde Kırmızı Bülten ile aranan Muhammed Yakut ile ne tür bir ilişki içinde olduğunu hala bilmiyoruz... Bu arada Muhammed Yakut bu olayları yazan bendenize de aba altından sopa gösterdi. Varsın göstersin. Elbet bir gün o da bu Can Efendinin ne mal olduğunu anlayacak ve eminim bana hak verecektir. Bizi de bilen biliyor, ‘Allah’a şükürler olsun ki, çiğ yemişliğimiz de yok, karın ağrımız da...!’
Ama gelin görün ki, Tanrıyar Ailesi çok usta oldukları psikolojik manipülasyona başvuruyor ve Can Tanrıyar’ı ‘masummuş’ gibi göstermek için debelenip duruyorlar…
Karakola düştüğü bir olay vardı ki evlere şenlikti…11 yıldır beraber iş yaptığı taşeronu bu Can yüzünden iflas bayrağını çekmiş ve karakolluk olmuştu. Ama Can ne yaptı bu olayı da çarpıtarak ‘yeni tokatladığı’ iş insanı ortağına bağlamaya çalıştı… Ne demiştik bunlarda utanma yok… ‘Yerseniz!’
Geçen gün arkadaşlarım bana bu ailenin yayın organındaki yazıları gösterdiğinde ise gözlerime inanamadım ve kahkaha attım.
“Vay efendim boş yere cezaevinde yatıyormuş da ortada delil yokmuş da bu dava ‘Yargı Tarihine’ geçecekmiş de” falanda filan…
Çok değil internette biraz araştırma yapınca karşınıza şu haberler çıkıyor. Polisler Can Tanrıyar’ın evinde yaptığı aramada kendisinin ve eşi Tamar’ın telefonlarında Muhammed Yakut ile olan yazışmalarını tespit ettiği. Şimdi bu tespitlerin, belgelerin nesi yalan? Vallahi ben anlayamadım! Devletin Kırmızı Bülten ile aradığı bir kişiyle irtibat içinde olacaksın ve bu ilişkiyi soran kolluk kuvvetlerine ‘kumpasçı’ diyeceksin öyle mi? Ve bir de utanmadan ifadem bile alınmadı diyeceksin?
Ne hayal gücü ama...!
Yaptığın haberlerden ve yazdığın kitaplardan dolayı hakkında açılan sayısız davaya sahip birisi olan sen gazeteci Barış kardeşim ifaden alınmadan mahkemeye çıktığın hiç oldu mu? Biliyorum komik bir soru oldu bu değil mi? İşte, Can Tanrıyar ve eşinin oynadıkları ‘biz mağduruz oyunu’ da işte tam da bu.
Trajikomik!
Ey Can Efendi ve avaneleri;
Yahu açıklasanıza Muhammed Yakut ile ne tür bir çıkar ilişkisi içinde olduğunuzu?
Neden FOX TV’ye gittiğinizi?
Orada neler konuştuğunuzu?
Açıkla da tüm kamuoyu öğrensin.
Olayı basit bir alacak-verecek meselesine indirgemeni ve mağdur edebiyat yapmanı ne acıdır ki artık kimseler yemiyor.
Ailecek ‘iftira ve şantaj’ dolu sosyal medya paylaşımlarınızı da unuttuk sanmayın…
Bu beyefendinin sahibi olduğu yayın organında benim de hayretler içinde okuduğum haberde bakın neler var?
Özetleyerek aktarıyorum sizlere…
'Kılıçdaroğlu, Silivri'de Can Tanrıyar'ı neden "ES" Geçti?'
Tıklayıp okuyoruz haberi;
“Birkaç kere gittiler Marmara Kapalı Cezaevine!..
Solcu olan gazetecilerle görüştüler hep!... O gazetecilerin de hep bir hikayesi vardı. Merdan Yanardağ, PKK’yı övmekle suçlanmıştı. Açık Cezaevinde bulunan Barış Pehlivan da MİT TIR’ları haberleriyle…
Can Tanrıyar ise gözaltına alınıp, yaptıkları haberler sebebiyle (Son 1 yıldır siyasete ağırlık vermişlerdi. Tarafsız ama sert bir dille yanlışları yazan bir mecra olmuşlardı. Parti ayrımı yapmıyorlardı. Ancak Can Tanrıyar’ın muhafazakar, sağ görüşlü olduğu, son yıllarda ise tamamen 5 vakit namazla yaşayan bir gazeteci olduğu biliniyordu)
… Kılıçdaroğlu ve Ali Mahir Başarır, sol görüşlü gazeteci v.s. ziyaret edip çıkarlarken, yüzüne bile bakmadıkları Can Tanrıyar, iyi tanıdığı Ali Mahir Başarır’a seslendi: “Vekilim nasılsınız?” Başarır şöyle bir döndü sadece yalandan “İyiyim” deyip, Kılıçdaroğlu’yla görüşe gitti.
Şimdi biz önyargısız ama merakla soruyoruz.
1- Siz cezaevinde sadece solcu gazeteci mi insan yerine koyuyorsunuz? Şu anda “Hilal” bıyıklı diye mi Tanrıyar’ı “es” geçtiniz?
2- Sayın Kılıçdaroğlu, Can Tanrıyar da sizin gibi Tuncelili ve Alevi… Ancak kendisi yaşantı olarak hanefi gibi yaşamayı seçtiği ve artık 5 vakit namaz kılan bir adam olduğu için mi (Çünkü bazı Alevilerden böyle tepkiler alıyordu) böyle davrandınız?”
Yazım hatalarından ve düşük ifadelerden ben sorumlu değilim değerli okurlar…
Devam edelim…
‘Hilal bıyıklı’ Can Tanrıyar'ı görmemezlikten gelmekte ne demek… CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve milletvekili Ali Mahir Başarır’ı da sizlerin nezdinde kınıyorum. Siz gidin solcu gazetecilerle görüşün hilal bıyıklı üstelik Alevi Can Tanrıyar’ı yok sayın! Olacak iş değil…
Tanrıyar Ailesinin yazıp çizdiklerini görünce aklıma Mitomani geliyor…
Mitomani, nedir bilir misiniz?
“Yalan söyleme hastalığı…”
Mitoman kişi sürekli hayali senaryolar, hayali olaylar ve kişiler uydurur ve söylediği bu yalanlara kendisi de inanır. Bu tip insanlar tüm hayatlarını bir yalanın üzerine kurmuştur. Mitomani hastaları hasta olduklarının farkında değildir. Bu nedenle kendiliklerinden doktora gitmezler.
Kendi yalanlarını oğlu ve eşi üzerinden sosyal medya marifeti ile yaymaları akıl alır gibi değil. Bir de akılları sıra medyaya yön vermeye çalışarak kendilerini temize çekmeye çalışıyorlar…
Yerseniz…
Can Tanrıyar’ın sahaya sürdüğü eşi Tamar hanım abi dediği Muhammed Yakut ile aynı davada yargılandığını da not düşmek isterim… Bu hanım kızımız bir kamyon yalan dolan ile kapı kapı dolaşıp kendilerinin masum olduğunu haksızlığa uğradıkları ağlak ifadelerle anlattığını da bilmenizi isterim…
Ama inanın kimse yemiyor bunları…
Ama sen yazdırmaya devam et Can Efendi en azından arada önüme gelince bir şizofrenin hikayeleridiye okuyup gülüyorum…
Bu arada Can Efendinin hidayete erip namaza başladığını öğrenmiş olmak beni ziyadesi ile memnun etti. Umarım devamında Mekke'ye gidip Hac ve Umre ibâdeti yapmayı da nasip eder Yüce Mevlam…
Değerli dostlar, dikkatimi çeken bir başka unsur ise Can Efendinin aile kavramına sarılmış olması…
Yukarıda kısaca değinmiştim tekrar için özür dilerim… Kanser hastası ilk eşini rahmetli Şafak hanımıçocukları ile birlikte terk etmesini nereye koyalım… Kendi yazdığı kitapta yaptığının yanlış olduğunu ifade ederek sözüm ona günah çıkartmasını samimi bulan varsa beri gelsin… Eski eşlerinden Petek Dinçözise televizyonlara çıkıp ‘beni kurtarın bu adamdan’ diyerek hüngür hüngür ağlamamış mıydı?...
Değerli okurlar,
Pervasızlık, sınır tanımamazlık bu ailenin en usta olduğu bir başka meziyet. Derinlere inmeden baktığımızda adeta mutasyona uğramış bir takiyecilikle karşı karşıya olduğumuzu söylemek isterim. Oysa, takiye kavramını, dinî, manevî veya dünyevî zararları önlemek için kişinin muhalifler karşısında imanını veya inancını gizlemesi olarak bildik biz yıllarca.
Ben tüm emekçi arkadaşlarımın ricasıyla bir hatırlatmada bulunmak isterim Tanrıyar Ailesine…
Pandemide kapının önüne koyduğunuz onlarca emekçinin haklarını artık ödeyin… Tabi işin içinde emekçiler olunca üç maymunu oynamak işinize geliyor…
Lüks hayatınız içinde ‘paskalya sofralarınızı’ sosyal medya hesaplarınızda yayınlamanız hala dün gibi önümüzde…
Size iş yapın diye para veren, dara düştüğünüzde yanınızda olan iş ortağınıza attığınız kazığı da unutmadık!
Aile aile diyorsunuz ya bugünlerde… Peki o kişinin eşine çoluğuna çocuğuna attığınız iftiralara ne demeli?
Biliyoruz ki ailecek ‘vicdan duygunuzu’ kaybetmişsiniz…
Evet dostlar söylenecek çok söz var…
Ama ben yine de;
Kuvvetler ayrılığının işlediği, demokratik bir hukuk devletinin varlığına olan inancımla,
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sacit Aslan Yazdı; Değerli Barış kardeşim Can Tanrıyar olayına bir de bu gözle bak…
Sacit Aslan: "Değerli Barış kardeşim ‘Can Tanrıyar olayını’ bir de yıllarını magazine vermiş benden dinle!"
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim bizler hukukun üstünde değiliz. Dilimizin döndüğünce yazıp çiziyor ve yine dilimizin döndüğünce de ekranlarda görüşlerimizi dobra dobra söylüyoruz. Evet sık sık eleştirsek de hukukun üstünlüğüne olan inancımızı da hiç mi hiç yitirmiyoruz. Bunu neden söylediğimi aşağıdaki satırlarda detaylandıracağım… Az sabır…
Yıllardır medya dünyasının içinde olan bir kişiyim. Özellikle de magazin camiasını bazılarından bir ‘tık’ da olsa daha iyi bilirim. Bu dünyada 'hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir.' Toz pembe hayatlar yaşanıyor gibi görünse de işin aslı hiç de öyle değil… Ayak oyunları, karanlık ilişkiler, mafya ne ararsanız var… Bu dünyanın karanlık yüzü o kadar büyük ki balçıkla da sıvanmaz.
Ve bu dünyanın bir de karanlık tipleri var ki, onlardan birinin adı Can Tanrıyar…
Yıllarca birçok ismin ekmeğine kan doğramış bu kişi bir süredir cezaevinde ve bir süre sonra hâkim karşısına çıkacak… O anlatacak, hâkim dinleyecek ve adalet somut deliller ışığında yerini bulacak! Çünkü orda ‘magazine, dedikoduya ve iftiraya yer yok!’
Kendisi sağda solda masum olduğunu yazdırıp, çizdirsin… Cumhuriyet yazarı Barış kardeşim belli ki dava dosyasına hâkim değil. Ama ben dahil herkes onun haberciliğine kefiliz. Belli ki eksik bilgilendirilmiş… Ben de naçizane ona birkaç bilgilendirici bilgi aktarayım isterim… Öncelikle, Can Tanrıyar figüründen siyasi bir mağdur çıkmaz ama gelin görün ki o arkasında çok mağdur bırakmıştır!
Petek Dinçöz’ü ve kanser olduğu için terk ettiği rahmetli eşi Şafak’ı bu mağdurlar listesinin en başına sabitledikten sonra devam edeyim…
Daha önce de birkaç kez dile getirdiğim örneklerden başlıklar vereyim…
Turgay Ciner ve Türker İnanoğlu: ‘Değerli iş insanları hakkında şu sıralar kapalı olan malum TV’sinde iftiralarla dolu dizi yaptı. Gerekçesi ise Can Efendiye Show TV’de iş yaptırılmaması! Bu dizi daha sonra yayından kaldırıldı!
Enver Yücel- Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mütevelli Heyeti Başkanı: ‘Siyasete yön veriyormuş ve hedefinde de Uçankuş’u ele geçirmek varmış! Belgesi de aşağıda… Yerseniz…’
Ve Sabancı Ailesi- Suzan Sabancı: ‘İçine düştüğü borç sarmalından kurtulmak için Suzan Sabancı’ya ulaşmak ister ama randevu bile alamaz Can Efendi! Vay sen misin bana randevu vermeyen. O zaman gelsin manşetler…’
Yüzden fazla ‘tehdit ve şantaj’ davası olan bu zat-ı muhteremin sanat ve magazin dünyasında ekmeğine kan doğradığı, ruhsal cinayetler işlemedi bir dönemi olmadı.
Yeşim Salkım’ından tutun da Seren Serengil’ine o kadar çok vaka var ki, say say bitmez.
Ama değerli Barış kardeşim vaktin olur ise beni ara bak ben sana daha özel neler anlatacağım… Dünya ve siyaset gündemi yoğun… Beni aramaya fırsatın olamayabilir anlarım! Hatta yoldan geçen bir magazin muhabirini görürsen çevir sor benim kadar olmasa da sana bu zatın yaptıklarını anlatsın!
Bendeniz bu zat-ı muhteremin gerçek yüzünü korkmadan cesurca ve belgeleri ile dile getirmiş birisiyim.
Yazdıklarım hala bu sitede duruyor… Varsın bu zat bana ‘şunun adamı bunun adamı’ desin. Herkes onu da beni de çok iyi biliyor.
Ben yıllardır elinde bulundurduğu medya organlarında 'kin nefret, yalan, dolan ve iftira' kusan bu kişinin nasıl kirli ilişkiler içinde olduğunu iyi bilen birisiyim ve korkmadan da yazdım, söyledim. Ve söylemeye de devam edeceğim. ‘Temiz toplum, temiz medya ve temiz magazin…’ diyorum!
Evet, geçtiğimiz hafta BirGün gazetesinin değerli yazarı Timur Soykan gündeme bomba gibi düşen bir yazı kaleme aldı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Baş Savcısı İsmail Uçar'ın yazdığı dilekçesini köşesine taşıdı. Yazıya kısa sürede erişim engeli geldi ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Başsavcı Uçar'ın, HSK'ye yazdığı 'İstanbul Anadolu Adliyesi'ndeki rüşvet çarkı' dilekçesiyle ilgili soruşturmanın başlatıldığını “Somut delillerle ortaya konulan ve suç teşkil eden hiçbir iş ve eylem karşılıksız kalmayacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.” diyerek HSK'nın müfettiş görevlendirdiğini açıkladı.
Bundan sonra olacakları ve alınacak kararları tüm kamuoyu olarak bizlerde merak içinde bekliyor olacağız…
Yalnız bu dilekçedeki vahim iddialar içinde takdir edersiniz ki, benim dikkatimi çeken Can Tanrıyarismiydi.
Neden mi?
Çünkü, Tanrıyar ailesi belli ki, bu savcımıza ulaşmış ve konuları çarpıtarak sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi mağdur edebiyatı yaparak anlatmış! Değerli savcımıza ulaşıp ulaşamadıkları konusu benim varsayımım.
Magazinci Can Tanrıyar’ın Marmara Cezaevi’ne giden süreci hepimizin malumu…
Hatırlayalım kısaca…
Gazeteci Serdar Akinan, YouTube'da yayınladığı videolarla gündem olan Muhammed Yakut'u yayına almış arkasından da kızılca kıyamet kopmuştu. Akinan daha sonra Yakut’u yayına almakla hata ettiğini ve kafasındaki soru işaretlerini sıralamıştı. Bu soru işaretleri arasında Yakut ile Tanrıyar ilişkisine anlam veremediğini söylemişti.
Akinan, Muhammed Yakut'un arkasındaki ismin magazinci Can Tanrıyar olduğunu öne sürmüş ve Yakut ile Tanrıyar’ın FOX TV Haber Merkezinde yaptıkları toplantıya dikkat çekmişti.
Serdar Akinan gözaltına aldıktan sonra yaptığı Youtube'daki yayınında ise özetle şu iddialarda bulunmuştu:
"Ben gözaltından çıktıktan sonra gazeteci arkadaşlarımla oturdum konuştum. Ve dikkat ediyorum ortalığa birtakım bilgiler saçılmaya başladı. Bunlardan en ilginci Muhammed Yakut'un ilişkileri. Şimdi hatırlar mısınız benim yayında bir kelime kullandı, bir ifade kullandı. Dedi ki; "Bunu bu arada ben konuşmadım. Ben dedi Can Tanrıyar ile beraber, Can Tanrıyar bir gazeteci bu arada biliyorsunuz. Uçankuş diye bir sitesi var. Ben Can Tanrıyar ile beraber Doğan Şentürk'e yani FOX Haberin Genel Yayın Yönetmenine gittim. Bu videolarda anlattığım her şeyi onlara anlattım Can Tanrıyar ile beraber. Orada ben uyanamadım işi. Eeee ve bunlar yayınlamadı. Bunu yayında söyledi hatırlarsanız. Okey, o anda ben keşke bunun üzerine bir soru sorabilseydim. Diyorum ya soracağım çok şey var aslında, ama ortaya da çıktı"
Ve Serdar Akinan, yayınladığı videodan sonra Can Tanrıyar ve eşi Tamar Oner Tanrıyar'ın kendisini arayarak "hakaret ve küfrettiğini" de öne sürüyordu… Hatta Tamar Oner Tanrıyar kendi instagram sayfasında hiç utanıp sıkılmadan bu çirkin söylemlerini yayınlamaktan da bir beis görmüyordu… Bir süre sonra birileri uyarmış olacak ki bu paylaşımlarını kaldırma gereği duydu…
Ve bizler Can Tanrıyar’ın, şimdilerde Kırmızı Bülten ile aranan Muhammed Yakut ile ne tür bir ilişki içinde olduğunu hala bilmiyoruz... Bu arada Muhammed Yakut bu olayları yazan bendenize de aba altından sopa gösterdi. Varsın göstersin. Elbet bir gün o da bu Can Efendinin ne mal olduğunu anlayacak ve eminim bana hak verecektir. Bizi de bilen biliyor, ‘Allah’a şükürler olsun ki, çiğ yemişliğimiz de yok, karın ağrımız da...!’
Ama gelin görün ki, Tanrıyar Ailesi çok usta oldukları psikolojik manipülasyona başvuruyor ve Can Tanrıyar’ı ‘masummuş’ gibi göstermek için debelenip duruyorlar…
Karakola düştüğü bir olay vardı ki evlere şenlikti…11 yıldır beraber iş yaptığı taşeronu bu Can yüzünden iflas bayrağını çekmiş ve karakolluk olmuştu. Ama Can ne yaptı bu olayı da çarpıtarak ‘yeni tokatladığı’ iş insanı ortağına bağlamaya çalıştı… Ne demiştik bunlarda utanma yok… ‘Yerseniz!’
Geçen gün arkadaşlarım bana bu ailenin yayın organındaki yazıları gösterdiğinde ise gözlerime inanamadım ve kahkaha attım.
“Vay efendim boş yere cezaevinde yatıyormuş da ortada delil yokmuş da bu dava ‘Yargı Tarihine’ geçecekmiş de” falanda filan…
Çok değil internette biraz araştırma yapınca karşınıza şu haberler çıkıyor. Polisler Can Tanrıyar’ın evinde yaptığı aramada kendisinin ve eşi Tamar’ın telefonlarında Muhammed Yakut ile olan yazışmalarını tespit ettiği. Şimdi bu tespitlerin, belgelerin nesi yalan? Vallahi ben anlayamadım! Devletin Kırmızı Bülten ile aradığı bir kişiyle irtibat içinde olacaksın ve bu ilişkiyi soran kolluk kuvvetlerine ‘kumpasçı’ diyeceksin öyle mi? Ve bir de utanmadan ifadem bile alınmadı diyeceksin?
Ne hayal gücü ama...!
Yaptığın haberlerden ve yazdığın kitaplardan dolayı hakkında açılan sayısız davaya sahip birisi olan sen gazeteci Barış kardeşim ifaden alınmadan mahkemeye çıktığın hiç oldu mu? Biliyorum komik bir soru oldu bu değil mi? İşte, Can Tanrıyar ve eşinin oynadıkları ‘biz mağduruz oyunu’ da işte tam da bu.
Trajikomik!
Ey Can Efendi ve avaneleri;
Yahu açıklasanıza Muhammed Yakut ile ne tür bir çıkar ilişkisi içinde olduğunuzu?
Neden FOX TV’ye gittiğinizi?
Orada neler konuştuğunuzu?
Açıkla da tüm kamuoyu öğrensin.
Olayı basit bir alacak-verecek meselesine indirgemeni ve mağdur edebiyat yapmanı ne acıdır ki artık kimseler yemiyor.
Ailecek ‘iftira ve şantaj’ dolu sosyal medya paylaşımlarınızı da unuttuk sanmayın…
Bu beyefendinin sahibi olduğu yayın organında benim de hayretler içinde okuduğum haberde bakın neler var?
Özetleyerek aktarıyorum sizlere…
'Kılıçdaroğlu, Silivri'de Can Tanrıyar'ı neden "ES" Geçti?'
Tıklayıp okuyoruz haberi;
“Birkaç kere gittiler Marmara Kapalı Cezaevine!..
Solcu olan gazetecilerle görüştüler hep!... O gazetecilerin de hep bir hikayesi vardı. Merdan Yanardağ, PKK’yı övmekle suçlanmıştı. Açık Cezaevinde bulunan Barış Pehlivan da MİT TIR’ları haberleriyle…
Can Tanrıyar ise gözaltına alınıp, yaptıkları haberler sebebiyle (Son 1 yıldır siyasete ağırlık vermişlerdi. Tarafsız ama sert bir dille yanlışları yazan bir mecra olmuşlardı. Parti ayrımı yapmıyorlardı. Ancak Can Tanrıyar’ın muhafazakar, sağ görüşlü olduğu, son yıllarda ise tamamen 5 vakit namazla yaşayan bir gazeteci olduğu biliniyordu)
… Kılıçdaroğlu ve Ali Mahir Başarır, sol görüşlü gazeteci v.s. ziyaret edip çıkarlarken, yüzüne bile bakmadıkları Can Tanrıyar, iyi tanıdığı Ali Mahir Başarır’a seslendi: “Vekilim nasılsınız?” Başarır şöyle bir döndü sadece yalandan “İyiyim” deyip, Kılıçdaroğlu’yla görüşe gitti.
Şimdi biz önyargısız ama merakla soruyoruz.
1- Siz cezaevinde sadece solcu gazeteci mi insan yerine koyuyorsunuz? Şu anda “Hilal” bıyıklı diye mi Tanrıyar’ı “es” geçtiniz?
2- Sayın Kılıçdaroğlu, Can Tanrıyar da sizin gibi Tuncelili ve Alevi… Ancak kendisi yaşantı olarak hanefi gibi yaşamayı seçtiği ve artık 5 vakit namaz kılan bir adam olduğu için mi (Çünkü bazı Alevilerden böyle tepkiler alıyordu) böyle davrandınız?”
Yazım hatalarından ve düşük ifadelerden ben sorumlu değilim değerli okurlar…
Devam edelim…
‘Hilal bıyıklı’ Can Tanrıyar'ı görmemezlikten gelmekte ne demek… CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve milletvekili Ali Mahir Başarır’ı da sizlerin nezdinde kınıyorum. Siz gidin solcu gazetecilerle görüşün hilal bıyıklı üstelik Alevi Can Tanrıyar’ı yok sayın! Olacak iş değil…
Tanrıyar Ailesinin yazıp çizdiklerini görünce aklıma Mitomani geliyor…
Mitomani, nedir bilir misiniz?
“Yalan söyleme hastalığı…”
Mitoman kişi sürekli hayali senaryolar, hayali olaylar ve kişiler uydurur ve söylediği bu yalanlara kendisi de inanır. Bu tip insanlar tüm hayatlarını bir yalanın üzerine kurmuştur. Mitomani hastaları hasta olduklarının farkında değildir. Bu nedenle kendiliklerinden doktora gitmezler.
Kendi yalanlarını oğlu ve eşi üzerinden sosyal medya marifeti ile yaymaları akıl alır gibi değil. Bir de akılları sıra medyaya yön vermeye çalışarak kendilerini temize çekmeye çalışıyorlar…
Yerseniz…
Can Tanrıyar’ın sahaya sürdüğü eşi Tamar hanım abi dediği Muhammed Yakut ile aynı davada yargılandığını da not düşmek isterim… Bu hanım kızımız bir kamyon yalan dolan ile kapı kapı dolaşıp kendilerinin masum olduğunu haksızlığa uğradıkları ağlak ifadelerle anlattığını da bilmenizi isterim…
Ama inanın kimse yemiyor bunları…
Ama sen yazdırmaya devam et Can Efendi en azından arada önüme gelince bir şizofrenin hikayeleridiye okuyup gülüyorum…
Bu arada Can Efendinin hidayete erip namaza başladığını öğrenmiş olmak beni ziyadesi ile memnun etti. Umarım devamında Mekke'ye gidip Hac ve Umre ibâdeti yapmayı da nasip eder Yüce Mevlam…
Değerli dostlar, dikkatimi çeken bir başka unsur ise Can Efendinin aile kavramına sarılmış olması…
Yukarıda kısaca değinmiştim tekrar için özür dilerim… Kanser hastası ilk eşini rahmetli Şafak hanımıçocukları ile birlikte terk etmesini nereye koyalım… Kendi yazdığı kitapta yaptığının yanlış olduğunu ifade ederek sözüm ona günah çıkartmasını samimi bulan varsa beri gelsin… Eski eşlerinden Petek Dinçözise televizyonlara çıkıp ‘beni kurtarın bu adamdan’ diyerek hüngür hüngür ağlamamış mıydı?...
Değerli okurlar,
Pervasızlık, sınır tanımamazlık bu ailenin en usta olduğu bir başka meziyet. Derinlere inmeden baktığımızda adeta mutasyona uğramış bir takiyecilikle karşı karşıya olduğumuzu söylemek isterim. Oysa, takiye kavramını, dinî, manevî veya dünyevî zararları önlemek için kişinin muhalifler karşısında imanını veya inancını gizlemesi olarak bildik biz yıllarca.
Ben tüm emekçi arkadaşlarımın ricasıyla bir hatırlatmada bulunmak isterim Tanrıyar Ailesine…
Pandemide kapının önüne koyduğunuz onlarca emekçinin haklarını artık ödeyin… Tabi işin içinde emekçiler olunca üç maymunu oynamak işinize geliyor…
Lüks hayatınız içinde ‘paskalya sofralarınızı’ sosyal medya hesaplarınızda yayınlamanız hala dün gibi önümüzde…
Size iş yapın diye para veren, dara düştüğünüzde yanınızda olan iş ortağınıza attığınız kazığı da unutmadık!
Aile aile diyorsunuz ya bugünlerde… Peki o kişinin eşine çoluğuna çocuğuna attığınız iftiralara ne demeli?
Biliyoruz ki ailecek ‘vicdan duygunuzu’ kaybetmişsiniz…
Evet dostlar söylenecek çok söz var…
Ama ben yine de;
Kuvvetler ayrılığının işlediği, demokratik bir hukuk devletinin varlığına olan inancımla,
Kalın sağlıcakla diyorum…
Sacit ASLAN
En Çok Okunan Haberler