İSTANBUL,(DHA)- ÇOCUKLARDA görülen tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 30'unu löseminin oluşturduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Ömer Doğru “Türkiye ve dünya genelinde çocukluk çağı lösemisinin görülme oranları benzerdir. En sık görülen yaş grubu ise 2 ila 5 yaş arası çocuklardır. Lösemi genellikle ailesel geçiş göstermez, ancak belirli genetik koşullar altında risk faktörü oluşabilir” dedi.Biruni Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Ömer Doğru, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftasına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Ömer Doğru, çocuklarda en sık görülen kanser türünün lösemi olduğunu belirterek, “Lösemi, kan hücrelerinin üretiminde ve gelişiminde bozulmalara yol açan bir tür kan kanseridir. Kemik iliği hücrelerinin üretimi sırasında anormal ve kontrolsüz şekilde ortaya çıkar. Lösemi ateş, halsizlik ve solukluk gibi genel bulguları olabilir” diye konuştu. ‘ATEŞ, HALSİZLİK VE SOLUKLUK VARSA DİKKAT EDİN’Löseminin her belirtisinin tanı koymaya yeterli olmayacağına değinen Dr. Öğr. Üyesi Ömer Doğru, şöyle devam etti:“Löseminin belirtileri başlangıçta bulguları ateş halsizlik ve solukluk gibi genel bulguları olabilir. Bu yüzden tanı konması zor olabilir. Löseminin en sık görülen belirtileri şu şekildedir; İştahsızlık ve kilo kaybı,Kansızlık nedeniyle solukluk, halsizlik, yorgunluk,Ateş, dirençli enfeksiyonlar,Kemik ve eklem ağrıları,Kolay morarma veya kanama (diş eti kanamaları, burun kanamaları, ciltte morluklar, cilt altında kırmızı benekler).Karında şişlik (karaciğer veya dalak büyümesi).”‘LÖSEMİ TANISI İÇİN FAKLI YÖNTEMLERE BAŞVURULUR’Dr. Öğr. Üyesi Ömer Doğru, lösemi tanısı koymak için birçok farklı yöntem kullanıldığına işaret ederek şu bilgileri verdi:“Öncelikle tam kan sayımı ve periferik yayma dediğimiz bir cama damlatılan kanın boyanması ve kan hücrelerinin mikroskobik incelemesiyle anormal hücreler tespit edilir. Kemik İliği Aspirasyon ve Biyopsisi ile genellikle kalça kemiğinden hasta uyutularak biyopsi ve kemik iliği sıvı alınır. Kemik iliğinden örnek alınıp mikroskop altında incelenir. Genetik testlerde ise, kan hücrelerinde kromozom ya da gen değişiklikleri incelenir. Son olarak görüntüleme tekniklerinde, ultrason, röntgen ve MR gibi yöntemlerle tümör yayılımı veya organ büyümesi araştırılır.”‘KALITSAL HASTALIKLAR RİSKİ ARTTIRABİLİR’Lösemi hastalığının çocuklarda en sık görülen kanser olduğuna değinen Dr. Öğr. Üyesi Doğru, “Lösemiler çocuklarda en sık görülen kanserdir. Çocuklarda görülen tüm kanserlerin yaklaşık yüzde 30'unu lösemi oluşturur. Her yıl yaklaşık 100 bin çocuktan 3-4’ünde lösemi tanısı konur. Türkiye ve dünya genelinde çocukluk çağı lösemisinin görülme oranları benzerdir. En sık görülen yaş grubu ise 2 ila 5 yaş arası çocuklardır. Ayrıca çocuklarda lösemi riskini arttıran bazı genetik ve çevresel faktörler vardır. Risk faktörleri şunlardır; Genetik hastalıklar yani Down sendromu, Fanconi anemisi gibi bazı kalıtsal hastalıklar lösemi riskini artırabilir. Bunların yanı sıra aile öyküsü, radyasyona maruz kalma ve bağışıklık sistemi sorunlarıdır. Çocuklarda görülen lösemilerin çok büyük bir kısmı, yüzde 95 dolayında akut lösemi görülür. Bu nedenle hastaların çoğunda bulgular birkaç hafta içinde ortaya çıkmıştır. Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL), en yaygın çocukluk çağı lösemi türüdür. Lenfosit adı verilen beyaz kan hücrelerinin hızla çoğalması ile karakterizedir. Tedavi şansı modern tedavilerle yüzde 80 ila 90’ın üzerindedir. Akut Myeloid Lösemi (AML), Myeloid hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşur. ALL'den daha nadir görülür ve sağ kalım ALL’den daha kötüdür. Kronik lösemi ise çocuklarda nadir görülür, daha çok akut türler yaygındır” ifadelerini kullandı.‘ÇEVRESEL VEYA KALITSAK FAKTÖRLER KARMAŞIK ROL OYNAR’Dr. Öğr. Üyesi Ömer Doğru, Lösemi hastalığının çoğunlukla kalıtsal olmadığına dikkati çekerek, son olarak şunları söyledi:“Bazı genetik sendromlar veya genetik değişiklikler riski artırabilir. Yani lösemi genellikle ailesel geçiş göstermez, ancak belirli genetik koşullar altında risk faktörü oluşabilir. Çocuklarda lösemiyi kesin olarak önlemek mümkün değil, çünkü nedeni tam olarak anlaşılmamıştır. Çevresel veya kalıtsal faktörler karmaşık bir rol oynamaktadır. Ancak sağlıklı yaşam alışkanlıkları, iyi beslenme ve mümkün olduğunca kimyasallardan uzak durma gibi koruyucu önlemler genel sağlık için faydalıdır.”